Sevgili Dostlar,

Yıllardan beri bilip, konuşmamıza rağmen asla vazgeçemediğimiz “bronz bir tene sahip olmak” modasından dolayı, plajlar ve havuz kenarları güneş altında uyuyan, okuyan, veya konuşan insanlarımızla dolup taşmaya başladı.

Belki, birkaç yıl sonra bronz bir tene sahip olmak, tıpkı sigara içmek gibi ikinci sınıf bir vasıf yükleyecektir insanın omzuna. Ama bunu yaşayacağımız döneme kadar gerek biz doktorlar ve gerekse medya üzerine düşen görevi yaparak, anlatıp, yazıp, uyaracağız halkımızı.

Muhakkak ki, basın yoluyla hepimiz güneşin zararlı etkilerini, cilt kanseri üzerindeki riskini biliyoruz ve öğreniyoruz. Ancak ben yazımda sizlere, genel hatları ile güneşin yararlarını ve zararlarını anlatırken, başlıklar halinde nasıl güneşlenelim sorusuna da cevap vermeye çalışacağım.

"Güneş Olmazsa Hiçbir Şey Olmaz"

Gerçektende son derece doğru bir söz.

Hayatın kaynağı güneşin zararlarını değil, faydalarını yazıyor ve konuşuyor olmalıydık.Doğa düşmanı insan ırkı sanayileşmek ve gelişmek adına, bugüne güneşin faydası kadar zararlarını da dünya üzerinde yaşayan insanlara anlatmaya getirdi bizleri.

Yine de, elim önce güneşin yararlarını yazmak istiyor, izninizle;

Güneşin genel yararları gibi bir bahsi tamamen bir kenara bırakarak, insan cildi üzerine etkilerini anlatmak istiyorum.

Güneş ışınları, deride bulunan D vitaminin öncüsü maddeyi aktif D vitaminine çevirmektedir. D vitamini ise, insan vücudunda kalsiyum dengesini ayarlamak yoluyla kemik gelişimine etkilidir. Bu özelliği nedeniyle, özellikle gelişme çağındaki çocuklar ve 60 yaş üzerindeki kişiler için güneş ışınları çok önemlidir. Bunun sağlanabilmesi için, aslında cildin gün içinde güneşe maruz kalan küçük alanlarının (yüz, eller, kollar, bacaklar gibi) kısa süreli güneşlendirilmesi (30 dk.) yeterli olacaktır.

Yine güneş ışınlarının, bazı deri hastalıklarına da faydası olduğu saptanmıştır. Sedef hastalığı olarak bildiğimiz psoriazis ve ekzema dediğimiz bazı deri lezyonları güneş ışınlarında yüksek oranda faydalanır iyileşme gösterirler. Burada hemen belirtmek isterim ki, doğru olmayan bazı uygulamalar ( parfüm veya deodorant sıkılmış cilt yüzeyleri gibi ) yüzünden güneş ışınlarının deride kaşıntı ve kızarıklık ile kendini gösteren bazı ekzematik lezyonlara sebep olduğu bilinmektedir. Bu açıklama bile, tek başına ölçülü olmadığımızda güneşin aynı hastalığı iyileştireceğine arttırdığını, hatta sağlıklı bir deride ekzemaya neden olabileceğini çok net göstermektedir.

Güneşin deri üzerindeki zararlarına gelince; öncelikle güneşin oluşturduğu yanıklardan bahsetmek gerekir. Özellikle açık tenli ve güneşe hassas ciltlerde çok kısa süreli güneşlenmelerde bile ciddi yanıklar görülebilmektedir. Cildin diğer yanıkları gibi, kızarıklık, ağrı, yanma hissi ve su toplama ile tanımlayacağımız güneş yanıklarında, ilk yapmamız gereken, hastayı hemen serin bir yere alıp, serin, çok soğuk olmayan bir su ile duş aldırmak olmalıdır. Bunun yanı sıra yağsız, su bazlı yumuşatıcı kremler faydalı olacaktır. Yanık oranı daha çoksa bir doktora danışmak gereklidir. Doktorun önerisi ile; bazı yanık tedavisinde kullanılan pomatlar veya kortizonlu kremler kullanılması gerekebilir. Yine bunlarla beraber hastanın acısını azaltmak için ağrı kesici ilaçlar kullanılabilir. Kesinlikle yapılmaması gerekenler ise; kocakarı ilaçları olarak adlandırdığımız; yoğurt, diş macunu, zeytinyağı gibi maddelerin yanık yerlerine sürülmesidir. Bu uygulamalar, faydalı olmadıkları gibi, sağladıkları geçici rahatlığın sonrasında yanık alanlarında yaralara ve enfeksiyonlara yol açabilecektir.

Cildimize bu hasarları yapan güneş ışınlarının, kullanılan bazı ilaçlarla etkileşim yaparak, cilt üzerinde etkilerini arttırdığını da belirtmek isterim. Örnek olarak doğum kontrol haplarını verebilirim. Bu ilaçlar, ciltte güneşin zararlarını doğru orantılı bir şekilde arttırmaktadır. Güneş ışınlarına bağlı olarak bazı deri hastalıkları şiddetlenmekte, kalıcı renk değişimleri, özellikle ileri yaşlarda daha belirgin hal alan cilt kırışıkları oluşmaktadır. Genç yaşta uzun süreli güneşlenmenin, ileri yaşlarda cilt kırışıklıklarını arttırdığı ispatlanmış bir olaydır. Yine güneşin zararlı ışınları, prekanseröz dediğimiz bazı kanser öncesi deri hastalıklarına neden olabildiği gibi, gerek sağlam deride direkt olarak, gerekse var olan bu prekanseröz lezyonlar üzerinden indirek olarak cilt kanserlerinin gelişmesine neden olmaktadır.

Deri kanserlerinin oluşumunda güneş ışınlarının zararlarından bahsedebilmek için uzun yıllar, uzun ve tekrarlanan güneş banyolarının varlığı şarttır. Yalnız bilinmelidir ki, deri kanserleri hiç güneş görmeyen alanlarda da oluşabilirler. Ancak, bu kanserlerin büyük çoğunluğunun devamlı güneş gören cilt alanlarında daha sık görülmesi, cilt kanserlerinde güneş ışınlarının önemli etkilerinin olduğunu kanıtlamaktadır. Deri kanserlerinin büyük bir bölümü, kanser olarak adlandırılmalarına karşın, seyirleri iyi olan ve özellikle erken dönemde çıkarıldıklarında hayatı tehdit etmeyen türlerdendir.

Derinin epitel hücrelerinden köken alan bu kanserler konusunda yapmamız gereken, uzun süre iyileşmeyen bir yara gördüğümüzde derhal bir cilt hastalıkları uzmanına görünmektir.llikle kıyafetlerimizin dışında kalan ve güneşi daha çok gören yüz, boyun, kol ve bacaklarımızda görülür. Kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklıklar şeklinde görülen alerjilerde, antialerjik pomatlar fayda sağlayacaktır.

Cilt kanserlerinin en tehlikelisi, cilde rengini veren ve melenosit olarak adlandırdığımız hücrelerden köken alan melanomlardır. Özellikle koyu renkli olan, giderek büyüyen veya şekil değiştiren benler için derhal bir deri hastalıkları uzmanına gitmemiz gereklidir. Ailesel olarak cildinde çok sayıda ben bulunan kişilerinde, düzenli olarak bir cilt hastalıkları uzmanına kontrol olması çok uygun olacaktır.

Güneşin yaptığı başka bir deri lezyonu da alerjilerdir. Güneş alerjisi olarak isimlendirdiğimiz bu lezyonlar, özellikle kıyafetlerimizin dışında kalan ve güneşi daha çok gören yüz, boyun, kol ve bacaklarımızda görülür. Kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklıklar şeklinde görülen alerjilerde, antialerjik pomatlar fayda sağlayacaktır.

Uzun süre güneşlenmenin, gözde katarakt riskini arttırdığını da hatırlattıktan sonra güneş ışınlarının özelliklerine geçmek istiyorum.

Güneş Işını, Üç Kısımdan Oluşmaktadır;

Görünür ışık ve düşük doz infrared ışın zararsızdır. Ancak, bunlar bazen deri yüzeyine sıkılan parfüm ve deodorantların etkisiyle cilt lekelerine ve alerjilere neden olabilirler. Güneş ışınını oluşturan 3. kısım ise ultraviyole (UV) dir. 3 gruptur.

UVA: Camdan geçebilen, kapalı havalarda bile etki edebilen, düşük enerjili ultraviyole ışınlarıdır. Bir güneş koruyucusu içindeki UVA koruma faktörü, IPD (Ani pigment koyulaşması) ve PPD (Kalıcı pigment koyulaşması) değerleri ile saptanmaktadır.

UVB: Güneş yanıklarından sorumlu, yüksek enerjili ışınlardır. Camdan geçemezler. Bir güneş koruyucusunun içindeki UVB koruma faktörünü belirleyen SPF (Güneş koruma faktörü) değeridir.

UVC: Ozon tabakasından geçemeyen ışınlardır. Şu anda güneş koruyucularında UVC faktörü bulunmamaktadır.

  1. Tip: Her güneşlenmede kızarmasına karşın, bronzlaşmayan açık renkli ciltlerdir.
  2. Tip: Her güneşlenmede kızarmasına karşın, çok zor bronzlaşan açık renkli ciltlerdir.
  3. Tip: Güneşlenme sonrası kızarmasına karşın genellikle bronzlaşan ciltlerdir.
  4. Tip: Çok az kızarmasına karşın, çok çabuk ve her zaman bronzlaşan ciltlerdir.
  5. Tip: Koyu renkli ciltlerdir.
  6. Tip: Zenciler.

Bu tiplere göre bir genelleme yapacak olursak, 1. ve 2. tip cilde sahip olanların, çocukların, yaşlıların ve güneşe hassas cilde sahip olanların her güneşe çıkışlarında, mümkünse her gün, güneş gören yerlerine 30 ve üzeri koruma faktörüne sahip koruyucular sürmeleri gereklidir.

3. ve 4. tip ciltlerde özellikle güneşlenme sırasında 15 ve üzeri koruyucu faktörüne sahip ürünleri kullanmaları önerilmektedir.

5. ve 6. tip cilde sahip olanların ise güneş koruyucularını kullanmaları şart değildir.

Güneşin zararlarının ardından insan cildinin güneşe göre özelliklerini anlattık. Şimdide izin verirseniz güneşten korunmanın temel kurallarını hatırlayalım.

  • Güneşlenmek için saat 12.00'den önce veya saat 15.00'ten sonraki zaman dilimleri seçilmelidir.
  • Koyu renkli giysiler, ıslak tişörtler, ince pamuklu kumaşlar güneşi daha çok geçirdiklerinden, özellikle hassas olan tip 1 ve 2 ciltler bu giysileri giymeden ciltlerine güneş koruyucularını sürmelidirler.
  • Yüzümüzü güneşten korumanın ideal yolu hasır vb. şapkalardır. Güneş gözlüklerini seçerken de UV korumalı olanları tercih etmelidir.
  • Güneş koruyucuları seçerken, hem UVA hem de UVB korumalı olanlar, kolay sürülüp, uzun süre etkisini sürdürebilenler ve antialerjik olanları tercih edilmelidir.
  • Güneşlenmeden yaklaşık 30 dk önce güneş koruyucular sürülmelidir.
  • Bronzlaşmak; derinin UV ışınlarına karşı verdiği bir koruma reaksiyonudur. Bronzlaşırken UV 'nin zararlı etkilerinden korunmak olanaksızdır. Bronzlaşmak DNA hasarının göstergesidir ve bu hasar kalıcıdır. Yani sağlıklı bronzlaşmak imkansızdır.
  • Güneş koruyucu kremlerdeki benzofenon ve benzeri maddeler güneş ışınlarını emerken, çinko oksit ve benzeri maddeler ışınları yansıtırlar. Bir koruyucu kremin etkisini anlamak için şu şekilde bir basit hesap yapabiliriz. Koruma ürünü kullanmadan 5 dakikada elde edilen yanık miktarı, koruma faktörü 30 olan bir koruyucu sürdükten sonra 150 dakikada (30*5 dk) sağlanacaktır.
  • İlk kez güneşe çıkıldığında, koruyucu sürüldükten sonra 15-20 dakikayı geçmemeli ve bu süre ilerleyen günlerde asla 60 dakikaya aşmamalıdır.

Unutmayalım ki;

  • Cildinde çok sayıda ben olanlar, açık renkli tene sahip kişiler, ailede cilt kanseri öyküsü bulunanlar, organ nakli yapılanlar ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar (kemoterapi vb.) kullananlar daha çok risk altındadırlar.
  • Güneşin en etkili olduğu 12.00-15.00 arası güneşlenmemelidir.
  • Cilt kanserleri, cilt kırışıklıkları, cilt kalınlaşması gibi sonuçlar UV ışınlarının yıllarla birikimi sonucu oluştuğundan güneşten korunmaya küçük yaşta başlanmalıdır.
  • Güneşlenmeyi asla 60 dakika üzerinde uzatmamalıdır.
  • Sağlıklı bronzlaşmak İMKANSIZDIR.

Güneşin tüm güzelliklerinin yaşamınıza katılmasını, zararlarını ise bilinçli bir şekilde yaşamınızdan uzaklaşmasını dilerim

Sağlıkla kalın.

 

Bunlar da İlginizi Çekebilir