Memedeki kitlelerin takibinde en önemli kriter, kitlenin yapısı hakkında bilgi sahibi olmaktır. Eğer kitle ilk tanı sırasında iyi bir radyolojik teknikle incelenmişse, sonraki takipler de o derece kolay olacaktır. Öncelikle, kitlenin içeriği yani sıvı mı yoksa doku mu içerdiği belirlenmelidir. Türkiye’de her on kadından beşinde görülen içi sıvı dolu kistik kitlelerin takibi, normal meme dokusundan farklı değildir; genellikle yılda bir kez kontrol yeterlidir. Ancak içinde doku bulunan yani solid kitlelerin takibinde, kullanılan görüntüleme yöntemi ve yapılan incelemenin kalitesi çok önemlidir. Bu değerlendirme sonucunda, hangi şartlarda takip edileceğine karar verilir. Kistik kitlelerde genellikle cerrahi işlem veya biyopsi gerekmez. Ancak kist içinde solid dokusal bir alan varsa ve bu risk taşıyorsa, ek tetkik gerekliliği radyolog ve cerrahın ortak kararıyla belirlenir. 55 yaş üstünde yeni gelişen kitlelerde kötü huylu olma ihtimali yüksektir. Bu nedenle solid kitlelerden biyopsi alınmadan takip etmek doğru değildir. Öte yandan, 20 yaş altındaki içi sıvı dolu kistik kitlelerin kanserleşme oranı neredeyse sıfırdır; bunların takibi genellikle yeterlidir. Takip sırasında dikkate alınacak kriterler, kitle içinde sıvı veya doku varlığı, çevresinin düzenli olup olmadığı, küçük kireç odaklarının bulunup bulunmadığı ve damarlanmanın durumu gibi özelliklerdir. Bu kriterler doğrultusunda kitle ya biyopsi ile değerlendirilebilir ya da 3–6 aylık aralıklarla takip edilerek izlenebilir. Önemli olan, radyoloji ve cerrahinin birlikte değerlendirme yapmasıdır. İyi huylu çıkan kitleler kısa aralıklarla kontrol edilir ve gerekirse MR ile takip edilir. Yapısında değişiklik olmayan ve kanlanması olmayan kitleler ise başlangıçta 3–6 aylık aralıklarla izlenebilir, ardından yıllık kontrollerle normal meme takibi gibi takip edilebilir. Bu nedenle, memedeki kitlelerde iyi bir görüntüleme ve doğru muayene son derece önemlidir.